ÇATALHÖYÜK 2003 ARCHIVE REPORT


RAPORU GIRISI

Ian Hodder

Proje bu yil 10. yildönümünü kutlamistir. Çalismalarimiz 1993 yilinda baslamis olup kazilarin ilk önemli bölümü 1995-1999 yillari arasinda Cambridge-Stanford takimi tarafindan gerçeklestirilmistir. Bu çalismalarin yayinlanmasina yönelik hazirliklar tamamlanmis olup, 4 ciltlik çalisma Ankara Ingiliz Arkeoloji Enstitüsü ile McDonald Enstitüsü tarafindan yayinlanacaktir. Bu çalismalar sürerken baska ekipler de kazi çalismalarina katilmislardi—özellikle, Ruth Tringham ve Mira Stevanovic yönetimindeki Berkeley Üniversitesi BACH ekibi ile Lech Czerniak ve Arek Marciniak tarafindan yönetilen Poznan Polonya TP ekibi. Kalkolitik Bati Höyügündeki kazilar ise Jonathan Last ve Catriona Gibson tarafindan yönetilen Ingiliz Mirasi ve Wessex Arkeoloji kaynakli ekip tarafindan yürütülmekteydi.

Irak’taki savasin dogurdugu ön görülmesi mümkün olmayan kosullar sebebiyle 2003 sezonu önceden planlanandan daha kisa sürmek ve daha dar kapsamli olmak durumunda kalmistir. Ancak yine de Dogu höyügünün kuzeyinde kalan 40 x 40 metrelik alanin açilmasi ve ilk kez Selanik’ten gelen bir ekip tarafindan kazilmis olan Zirve bölgesini de kapsayan Güney alaninin üzerini örten koruyucu çatinin yapilmasi konusudaki planlarimiz dogrultusunda ilerleme kaydedilmistir (Figür.1).

Kazilar

Yayin çalismalari sebebiyle verilen aradan sonra kazilara geri dönen Cambridge-Stanford takimi 2003 hedefleri konusunda bir nevi vites degisikligi yapmayi uygun görmüstür. Önceki çalismalarimizda tek tek binalara odaklanmistik, ki ayni sey BACH ve TP ekiplerinin çalismalari için de dogrudur. Her ekip evlerin detaylari üzerinde yogunlasarak, bunlarin ne sekilde kullanildigi, yenilendigi, yeniden insa edildigi ve terkedildigi gibi konularla ilgilenmisti. Simdi ise daha büyük resme geri dönme zamani gelmisti. 1960’larda Mellaart genis alanlarda kazilar yapmisti. Bizim de bu büyük ölçege geri dönmemiz ve yerlesmenin bütün olarak nasil organize edildigi üzerine çalismamiz gerekiyordu. Gerek biz, gerek de Mellaart sadece evler ve çöplük alanlari bulmustuk. Bu yapilar belirli gruplar halinde mi organize edilmisti? Yerlesmenin sosyal cografyasi nasildi? Burada yasayan 3000 ila 8000 kisiyi yöneten bürokratik ya da törensel merkezler var miydi? Bütün bu sistem nasil isliyordu?

Bu gibi sorularin üzerine egilmek için yüzey siyirma yöntemine dönmeye karar verdik. 1993-4 sezonlarindan ögrenmis oldugumuz üzere höyügün yüzeyindeki toprak çok inceydi. En geç döneme ait binalarin duvarlarinin ortaya çikmasi için yüzeyin kazmalarla siyrilmasi yeterliydi. Genis alanlarin siyrilmasi ile yerlesmenin bir kisminin planini çikarmak mümkündü. Bu sebeple 2003 yilinda, Dogu höyügün kuzeyinde yer alan ve daha önce yüzeyini siyirmak suretiyle 40 kadar evin planini çikardigimiz bölgenin yaninda bulunan 40 x 40 metrelik bir alani ele aldik.

Çalismaya baslar baslamaz baska binalarin planlarini görebilmeye basladik. Ancak farkli zorluklarla da karsilastik. Öncelikle 40 x 40’lik alan kuzey yükseltisinin yanindan asagiya dogru uzaniyordu. Ancak höyügün tepesinden asagiya dogru yöneldigimiz andan itibaren atilmasi gereken toprak miktari artti ve çapalarin daha agir is aletleriyle degistirilmesi ile birlikte is yavasladi (Figür. 2). Diger bir zorluk ise sürekli gömülerle karsilasmamizdi. Bunlar höyügün yüzeyinde idi ve toprak kaymasi ve erozyon sonucu kismen bozulmuslardi. Dolayisiyla arkeolojik baglamlari güvenli degildi. Yine de Bizans dönemine ve Neolitik’e ait zengin bazi gömülere rastlandi. Bazi Bizans gömüleri seramik ve cam buluntular içeriyordu (Figür. 18) Ancak en sasirtici olanlar Neolitik gömülerdi. Gömü çukurlarindan bir tanesi pek çok iskelet barindiriyordu. Bu iskeletlerden bir tanesi bakirdan, digeri ise ‘alabaster’ bir bilezik tasiyordu (Figür.14) Diger neolitik gömülerden su ana kadar kazi ekibi tarafindan bulunan en iyi korunmus mühürler ele geçti ki bunlardan bir tanesi özellikle dikkate degerdi. Bu mühür kafa kismi kopmus bir leopari andiriyordu. Kuyruk bölümü ise, bir kismi eksik olmakla beraber, leoparin geri kalan bedeninin üzerine dogru kivriliyordu (Figür.61).

Kuzey alaninin tam üzerinde büyük bir yapinin temellerini bulduk (Figür. 3). Yapiyi tarihlemeye yarayacak bir bulgu olmamakla birlikte, islevi belirsiz olan bu yapinin Helenistik, Roma ya da Bizans dönemine ait oldugunu varsayiyoruz. Umuyoruz ki ilerideki kazilar bu temel çukurunda tarihlemeye yarayacak bulgulari ortaya çikaracaktir. Neolitik binalarin genel planinin, özellikle önceden yüzeyi siyrilan alanlarla karsilastirildiginda, son derece ilginç oldugu ve belirgin “sektörler”in tanimlanabildigi görüldü (Figür. 6). Evler her zaman oldugu gibi sikisik biçimde yapilmisti ancak aralarda ev gruplarini tanimlayan bosluklar vardi. Bu uzun dogrusal bosluklar “cadde” ya da “ara sokak” gibi gözüküyordu. Hepsi höyügün tepesine yönelmis gibiydi (Figür. 4). Ancak bu sokaklarin kamusal ya da törensel binalara açilmasi gibi bir durumun yerine, höyügün tepesi temelde çöplük olarak kullaniliyor gibi gözüküyordu. Bazi binalarin duvarlari digerlerinden daha kalin gözüküyordu. Bunlarin digerlerinden farkli binalar olup olmadigini anlamak için gelecekte bu binalari kazmayi umuyoruz. Ne var ki, su anda kamusal alanlarin ya da binalarin varligina dair ortada kanit yoktur. Neolitik Çatalhöyük halihazirda sadece evlerden ve çöplüklerden olusuyor gibi gözükmektedir. 40 x 40’lik alanin yüzeyindeki çanak-çömlek genelde V. tabakaya ait olmakla birlikte, diger tarihlere ait materyal de bulunmaktadir.

Höyügün Güney alaninda da kazilar baslamistir. Burasi Mellaart’in 1960’larda kazdigi bölgedir. Biz de bu bölgede 1990’larda kazi yapmayi sürdürdük. Ancak her yil kar ve yagmur erozyona ve tahribata yol açti ve her yil açmalarimizi koruma amaçli olarak kapatmak zorunda kaldik. Ne var ki, geçtigimiz yil içerisinde kis aylarinda tamamen kapatilabilen bir koruyucu çati insa ettirdik. Atölye Mimarlik tarafindan yapilan ve kazi sezonundan hemen önce tamamlanan bu çati, 45 x 27 metrelik bir alani kapliyor ve son derece güzel ve homojen bir isik saglamanin yani sira, korunakli bir kazi, koruma ve ziyaret ortami yaratiyor. Halihazirda Mellaart tarafindan bulunan sanatin rekonstrüksiyonlarini ziyaretçilerin yerlesmeyi daha iyi anlayabilmeleri amaciyla tekrar yerlerine yerlestirmeye baslamis bulunuyoruz (Figür. 5). Dahasi, çatinin altindaki alanda, daha önce Selanik’ten bir ekibin kazisina baslamis oldugu 10 numarali evin kazisina da yeniden basladik. Bu binada bir zamanlar iki tarafina boynuzlar yerlestirilmis olmasi mümkün gözüken bir bank bulduk (Figür. *).

Yerlesmede çalisan diger ekipler de çalismalarini sürdürdüler. BACH takimi 3 nolu binanin duvalarini kaldirdi, temellerini arastirdi ve böylelikle bu binanin kazisi tamamlandi. Duvarlardan birisindeki sivanin arkasinda tuglayla kapatilmis bir giris buldular. Bu da Çatalhöyük’teki binalara girisin her zaman çatidan olmamis olabilecegini, bazen, en azindan yerlesilen binalarin bazi fazlarinda, yer seviyesinde kapi bulunabildigini gösterdi (Figür.22). TP kazilari geçtigimiz yillarda ana höyügün tepesindeki Bizans gömüleri ve Roma yapilariyla ugrasmaktaydi. Nihayet gösterdikleri sabir bu yil ürününü son derece dikkat çekici bir buluntu ile verdi. Oldukça karisik geç Neolitik yapilarin kazilmasinin ardindan, son derece iyi korunmus bir çati oldugunu düsündügümüz kalintilara rastlandi. Daha önceki kazilarda, özellikle 3 nolu binada, bazi kirik çati parçalarina rastlamistik. Ancak bu seferki kalintinin çok iyi korunmus oldugu görünüyordu (Figür.27). Düsme sonucu dik bir açiyla yatmis olan çati, yerlesime ait dolgu ile karismis kalin siva tabakalarindan olusuyordu. Önümüzdeki yil bu buluntunun kazilmasi ile Çatalhöyük evlerinde, en azindan sicak yaz aylarinda, çatida ne gibi aktivitelerin gerçeklestirildiginin tam olarak anlasilmasi mümkün olacak.

Diger Etkinlikler

Güney alanindaki koruyucu çatinin resmi açilisini yapmak üzere Çatalhöyük’e gelen Kültür ve Turizm Bakanligi Genel Direktörü Nadir Avci ile yardimcisi Ilhan Kaymaz’in ziyaretinden onur duyduk (Figür. 6). Konya’dan ve Çumra’dan gelen yerel siyasetçilerin de yer aldigi açilis yerel ve ulusal basinda yer buldu. Konya bölgesi için önemli bir katki oldugu ifade edilen proje büyük destek gördü ve çalismalarin uluslararasi niteliginden ve yerlesmenin çektigi ziyaretçi sayisindan övgüyle söz edildi.


Figure 6: Tour in Building 5

Bu yil ayrica Istanbul, Konya, Çumra ve Küçükköy’den gelen 80 kadar ögrenciye ev sahipligi yaptik (Figür. 7). TEMPER tarafindan düzenlenen bir günlük organizasyon sirasinda çocuklar pek çok etkinlikte yer aldi. TEMPER (Akdeniz Havzasinda Prehistorya Egitim ve Yönetimi) Akdeniz havzasina yayilan ve alti kurumun ortak katilimiyla gerçeklesen bir kültürel miras projesidir. Avrupa Birligi tarafindan finanse edilen ve iki buçuk yillik bir zaman zarfina yayilan bu proje, Avrupa Akdenizi’nin prehistorik mirasinin önemine dair bir bilinç uyandirmayi, yerlesme yönetiminde en iyi uygulamalari yayginlastirmayi, prehistorik yerlesmelerin ziyaretini arttirmak amaciyla ögrencilerin ve yetiskinlerin egitimine yönelik programlar gelistirmeyi, ve prehistoryaya yönelik ilginin ulusal egitim programlari boyutunda gelistirilmesini saglamayi amaçlamaktadir.


Figure 7: TEMPER -Education programme

Sezonun sonuna dogru yeni olusturdugumuz Jeomatik takimimiz, Cyrax® 2500 Üç Boyutlu Tasinabilir Lazer Tarayici’nin kullanimini organize etmistir (Figür 8). Tarama aleti Cyra Technologies sirketinin sahip kurulusu olan Leica Geosystems tarafindan projemize ödünç verilmis olup, profesyonel jeomatik deneyimi Plowman Craven & Associates, Birlesik Krallik tarafindan saglanmistir. Bu kuruluslara mütesekkiriz, zira bu ekipman Çatalhöyük’teki Neolitik yapilarin geçmiste mümkün olmamis olan bir biçimde kaydedilmesini olasi kilmistir. Bu üç boyutlu teknoloji sayesinde gelecekteki planimiz internet üzerinden ulasilabilecek ve mekansal bilgilerle donatilmis sanal bir Çatalhöyük evi olusturmaktir. Bu amaca yönelik olarak veritabanimizi radikal biçimde yenileyerek iliskisel bir ortam haline getiriyoruz. Böylelikle, tamamen engetre edilmis, çalismalarla es zamanli olarak güncellenen, mekansal ve görsel bilgilerle donatilmis ve dünyanin neresinde olurlarsa olsunlar kullanim sistemlerinden de bagimsiz olarak tüm ekip elemanlari tarafindan ulasilabilecek bir veritabani olusturmus olacagiz.


Figure 8: 3D laser scanning Building 5

Son olarak, geçtigimiz yillarda oldugu gibi genç Türk arkeologlarina çalismalarinda yardimci olmayi amaçlayan Thames Water Burslari verildi. Burs alan üç basarili aday sunlardir: Etnoarkeoloji alaninda Istanbul Üniversitesi’nden Nurcan Yalman doktorasina yönelik olarak University College London’daki Arkeoloji Enstitüsü’nde derslere katildi. Istanbul Teknik Üniversitesi’nden Günes Duru da ayni kurumda derslere katildi. Selçuk Üniversitesi’nden Meral Atasagun yüksek lisans çalismalarina yönelik olarak Londra’da ingilizce lisan kurslarina katildi.

Geçtigimiz yilin adaylari seçmis olduklari dersleri basariyla tamamladilar. Çalismalari üzerine sunacaklari kisa raporlar projenin internet sitesinde yayinlanacaktir.

Tesekkürler

Proje Ankara Ingiliz Arkeoloji Enstitüsü himayesi altinda ve Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanligi’nin izniyle çalismaktadir. Projemiz Nadir Avci’ya ve bu yilki temsilcimiz Belma Kulaçoglu’na mütesekkirdir.

Proje, yerel siyasetçiler ve görevlilerin, özellikle de Belediye Baskani Zeki Türker ve Kaymakam Osman Taskan’in destegini görmektedir. Konya Müzesi Direktörü Erdogan Erol’a da ayrica tesekkür borçluyuz.

Ana sponsorlarimiz Koçbank ve Boeing’dir. Uzun vadeli sponsorumuz Shell, diger sponsorlarimiz ise Thames Water ve IBM’dir. Ingiltere’den McDonald Arkeoloji Arastirma Enstitüsü ile Ankara Ingiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafindan destekleniyoruz. Londra Müzesi Arkeoloji Hizmetleri’nden saha destegi, Londra Müzesi’nden de bilgi teknolojileri konusunda destek görüyoruz. Arastirma destegi gördügümüz çesitli Ingiliz Üniversiteleri sunlardir: University College London, Arkeoloji Enstitüsü; Cardiff Üniversitesi; Sheffield Üniversitesi; Nottingham Üniversitesi. Amerika’dan mali destek su kurumlar tarafindan saglanmistir: Santford Üniversitesi, (Lisans Ögrencileri Için Arastirma Deneyimi Programi da dahil olmak üzere) Ulusal Bilim Vakfi (NSF), Kaliforniya Berkeley Üniversitesi Arkeolojik Arastirma Birimi, ve MACTIA. Ayrica John Coker projeye bonkör bireysel bagislarda bulunmustur. Polonya’da ise tesekkürlerimiz Poznan Üniversitesi ve Polonya Bilimler Akademisi’nedir. Diger destekçiler Çatalhöyük Dostlari Dernegi ve Türkiye Çatalhöyük Dostlari Dernegi’dir. James ve Arlette Mellaart’a her zaman oldugu gibi mütesekkiriz. Proje’ye gösterdigi süregelen destek için Ömer Koç’a özellikle tesekkür ederiz.


© Çatalhöyük Research Project and individual authors, 2003